Yetkililerden olası bir saldırı sonrasında hengame içinde ki hastane de karışmaması ve çabuk bulabilmesi için elleri ve ayaklarına isimlerini yazması tavsiye ediliyor.
Tavsiyeyi ciddiye alıyor hemen hızlıca bir kalem bulup çocuklarınızı çağırıyorsunuz. Tedbir tevekkülden önce gelir, inşallah bir şey olmayacak ama biz yine de yazalım diye ikna ediyorsun. Canları acımasın diye fazla bastıramadığın o kalemle ellerin titreye titreye yazıyorsun.
Bir müddet sonra büyük bir gümbürtü ile önce sesini bir kaç saniye içinde de atılan bombanın etkisi ile tozu dumana karışan enkaz ve moloz yığınlarının içinde buluyorsun kendini. Bağrışmaların içinde koştura koştura konu komşu elleri ile enkazın içerisinde kim varsa çıkarıyor.
Yarı baygın getirildiğin hastanenin bir köşesinde gözlerini açmanla sağa sola koşturanlara bakıp bu kalabalıkta kim, neredeyim ben?
Hareket etmekte zorlanıyorsun!
O an boş buldukları her yere sıra sıra dizilmiş yüzlerce çocuk cenazelerini görünce bir mermi misali aklın başına geliyor.
Kendi acını unutup etrafında hemen kim varsa çocuklarını soruyorsun.
Neredeler? Gördün mü? kimsenin senin çocuklarını görecek hali yok herkes ya yaralı ya kendi çocuklarının cenazesini arıyor. Doktorlar cep telefonların ışığı ile o küçük bedenlere yardım etmeye çalışıyor.
O kargaşada bir sağa bir sola ne yapacağını bilmediğin bir şekilde bir tanıdık denk gelip giriyor koluna ve onun desteği ile hastane bahçesini tek tek dolaşmaya başlıyorsun.
Her dakika çoğalan bir acı ile akın akın insan geliyor bir yandan, bir yandan ise göğe yükseliyor feryat figan