..

5’den büyüktür dünya!

Cover Image for 5’den büyüktür dünya!
xtechnology_logo
X Technology

İçerik Kategorisi:Genel


1931 yılında Milletler Cemiyeti’nin bir alt organı olan ‘Entelektüel İşbirliği Enstitüsü’ dünyadaki savaş ve barışı analiz etme amacıyla Albert Einstein’dan disiplinler arası bir çalışma yapmasını ister.

Einstein da bir fizik insanı olarak farklı bir disiplinden, bir psikanaliste ve dönemin en ünlüsüne, Sigmund Freud’a başvurur. Ünlü ikili, aralarında özellikle savaşı ve arkasında yatan insana ait dürtüleri uzun uzun tartışırlar, savaşın önlenmesi için fikir alışverişinde bulunurlar.

***

Milletler Cemiyeti, büyük yıkım getiren 1. Dünya Savaşı sonrasında ABD dışında tüm büyük ve küçük devletlerin katılımıyla kurulmuştu. Tek amacı vardı; ülkeler arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkları barışçı yöntemlerle çözmek ve olası savaşları önleyebilmekti.

Ancak amaç pek hasıl olamamış ve yaptırımlara sahip olamayan Milletler Cemiyeti 2. Dünya Savaşı’nı önleyemediği için savaştan hemen sonra, 1946’da dağılmıştı.

Onun yerine gelen ve başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, bugün hala çeşitli organlarıyla aktif olarak çalışan Birleşmiş Milletler Örgütü, öncülü Milletler Cemiyeti’ne göre çok daha kurumsal, tüm alt organlarının faal olduğu, yaptırımlara sahip, hatta dünyanın herhangi bir bölgesinde çıkan çatışmayı durdurmak ve barışı getirmek için asker gönderen, barış gücü adına askeri operasyonlar düzenleyen ve neredeyse dünyada var olan tüm ülkeleri içine alan devasa bir örgüt.

Evet, BM kurulduğu 1945 yılından beri yeryüzü yeni bir dünya savaşı görmedi ama dünyanın her köşesinde yerel savaşlar, işgaller bugüne kadar BM’ye rağmen hiç eksik olmadı.

Kurulma amacı olan savaşları önleme adına yaptırım kararı almalarına olanak sağlayan tüzüğüne rağmen tıpkı Milletler Cemiyeti gibi başarılı olamama nedenini bugün dünya tartışıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın uzun bir süredir dile getirdiği çok yerinde bir saptaması olan, “Dünya 5’ten büyüktür” sözünün arkasında BM’nin işte bu savaşları önleyememe gerçeği yatmakta.

Farklı siyasi ve de ekonomik kutuplarda bulunan BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin, diğer bir deyişle, ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere’nin Konsey’de alınacak siyasi veya askeri bir kararı veto etme yetkisine sahip olduğu bir modelde barışın gerektirdiği ortak kararın alınabilmesi hayalden öteye geçememekte. Zira yaptırım uygulanması veya askeri barış operasyonu düzenlenmesi gereken ülkeler, bu beş daimi üyenin dostu veya bölgede stratejik ortağı olduğu durumda karar beş üyeden biri tarafından rahatlıkla veto edilebiliyor. Böylelikle, bölgedeki yangının söndürülmesi ya sonsuza değin uzuyor ya da ancak büyük insani ve maddi kayıplardan sonra çözüm yoluna gidiliyor.

Son olarak, Rusya’nın Ukrayna’yı haksızca işgal etmesine karşı BM’nin elinin, kolunun bağlı kalmasının tek nedeni, Güvenlik Konseyi’nde alınan tüm işgal karşıtı kararların daimi üye Rusya tarafından veto edilmesi. Bu durumda Rus işgalinin BM yaptırımları ile durdurulmasının mümkün olamaması BM’nin temelde işlevsizliğine hazin bir örnek teşkil ediyor, son tahlilde.

Daimi üyelerin veto etme yetkileri sınırlandırılmadığı veya insani ve makul esaslara dayanan bir veto sistemi getirilmediği müddetçe BM insanlığı ilgilendiren en önemli mesele olan savaşa ve de getirdiği yıkıma karşı görevini yapamayacak. Bunu başaramayan devasa örgüt, uluslararası meselelerin sadece müzakere edildiği bir platformdan öteye gidemeyecek.

***

Einstein, Entelektüel İşbirliği Enstitüsü’nün kendisine verdiği görev dahilinde Freud’a yazdığı uzun mektupta, ülke yönetimlerini ele geçiren bir azınlığın hak arama gerekçesiyle veya gücüne dayanarak milyonları rahatça savaşa sürükleyebilmesi karşısında dehşete düştüğünü uzun uzun yazdıktan sonra çözüm olarak, uluslararası bir entelektüeller grubunun ulusların üzerinde bir denetleme mekanizması kurup hakkaniyet dahilinde savaşları önleyebileceği fikrini açığa çıkarır. Einstein’ın bu ütopik bulunabilecek fikri büyük ihtimalle Platon’un, ülkelerin en iyi ve en adil şekilde yönetilmesinin tek yolunun halkın başında filozof kral olmasından geçtiği önermesinden yola çıkmıştı.

 Şöyle der Einstein, Freud’e:

“Seçkin aydınlar, bugün halkların tarihi üzerinde doğrudan doğruya hiçbir etkide bulunamıyor. Oraya buraya dağılmış bulunmaları günün sorunlarının çözümlenmesine doğrudan doğruya katılmalarına engel oluyor. Yaptıkları ve yarattıklarıyla yetilerini ve iyi niyetlerini göstermiş olanların kendiliklerinden bir araya gelmesi, dünyaya bir değişiklik getiremez mi dersiniz?

Üyeleri birbirleriyle sürekli düşünce alışverişi içinde bulunacak olan bu uluslararası birleşme, tutumlarını başında ortaya koyarak, imzalarının sorumluluğunu yüklenerek, politik sorunların çözümü üzerinde önemli ve uyarıcı bir etki sağlayabilir…”

Freud bu öneriye pek somut bir yanıt vermez zira onun düşünce ve psikanaliz dünyasında, insanı savaşa götürenin, bireyin yaratılıştan beri sahip olduğu ölüm içgüdüsüdür. Yok edici alt güdüleri ortaya çıkaran insan doğasının bu özelliği, özellikle çıkar çatışmalarında çözümü şiddet kullanmakta görür.

Sigmund Freud, kültürel gelişme oldukça insan zekasının savaşları önleyebilecek şekilde içgüdülerine hakim olmaya başlayabileceği savını da ileri sürer. Lakin bunun ne şekilde olabileceğini kendisinin bile bilmediğini söyler.

Freud, ayrıca sivil halkların savaşa karşı dayanışma içinde olması için toplumlar arası kurulabilecek bir sevgi ağından da bahseder ama bunun ütopik olduğunu da savlar akabinde.

İki büyük bilim insanının savaşların önlenmesine dair çözüm arayışları tabiatıyla havada kalır.

Zira Einstein’ın entelektüellerin kuracağı denetleme mekanizması önerisi sadece mektupta kalırken engellenmesinde ısrar ettiği silah endüstrisi ise, II.Dünya Savaşından sonra bile hızla büyür, gelişir.

BM’de veto hakkına sahip 5 daimi üyenin bugün bu endüstrinin en büyük sahipleri ve geliştiricileri olduğundan, dünya 5’ten büyük olmasına rağmen BM’nin savaşları durdurabileceğine inanmak çok zor.

***

İnsanın yok edici güdüsü sürekli savaşta olduğu sevme içgüdüsüne kendisini teslim etmediği sürece ne kötülük ne de savaşlar bitecek.

Freud haklı çıktı.

İçerik Etiketleri:ABDAnalizEinsteinFreudRecep Tayyip Erdoğan


İlginizi çekebilir.

Cover Image for Maddenin Ötesi: Elektrik, Zaman ve Tekillik Deneyi

Maddenin Ötesi: Elektrik, Zaman ve Tekillik Deneyi

Maddenin Sırrı: Gerçeklik, Boyutlar ve Bilincin Derinlikleri Modern bilimin ve felsefenin en temel sorularından biri, “Gerçeklik nedir?” sorusudur. Evrenin, maddenin, zamanın ve bilincin doğası üzerine yapılan tartışmalar, insanlığın varoluşundan bu yana süregelmiştir. Bu yazıda, bir düşünce deneyi üzerinden, maddenin ve gerçekliğin doğasına, boyutların gizemine ve bilincin tekilliğine dair derin bir yolculuğa çıkacağız. Hazırsanız, kafanızı biraz […]

xtechnology_logo
X Technology
Cover Image for Localhost Sunucunuzu Çevrimiçi Olarak Nasıl Kullanılabilir Hale Getirirsiniz?

Localhost Sunucunuzu Çevrimiçi Olarak Nasıl Kullanılabilir Hale Getirirsiniz?

Giriş: Localhost’tan Dünyaya Bir geliştirici olarak, yerel makineniz sizin sığınağınızdır. Uygulamalarınızı bir localhostsunucu, yani 127.0.0.1internet bağlantısına ihtiyaç duymadan çalışmanızı iş başında görmenizi sağlayan özel bir geri döngü adresi (örneğin) kullanarak oluşturur, test eder ve yinelersiniz. Bu kurulum hızlı, güvenli ve geliştirmenin ilk aşamaları için mükemmeldir. Peki bu yerel balonun dışına çıkmanız gerektiğinde ne olur? Tüm bu senaryolarda, […]

xtechnology_logo
X Technology
kitap
resim
Ahmet İnanç KOCA - Founder and CEO of  XTechnology
Ahmet İnanç KOCA
XTechnology Yöneticisi, Yazılım GeliştiriciGeleceği kodlamaktan zevk alan bir yazılımcı

Hatalarımızdan kazanın

Mükemmel bir iş yoktur, sadece çok sayıda denenmiş girişim vardır.

XTechnology`i`nin kurucusu Ahmet İnanç KOCA`ı`dan Yanlız Başına Mücadele Edenler Rehberi”—adlı itaatkar olmak yerine büyük hayaller kurmayı tercih eden idealpereset ama tek başına savaşan girişimciler için bir manifesto olan bu kitabımızdan çok şey öğreneceksiniz.
Daha fazlası burada...

resim